Trabzon‘un modern dönem camilerinden olan ve inĢaatı 2005 yılında tamamlanan Mehmet Akif Ersoy Camii, yüksek kapasitesi sebebiyle Trabzon Ģehrinin önemli ibadet yapıları arasında yer almaktadır. ĠĢlevlerini en iyi Ģekilde yerine getirmeleri açısından camilerin akustik özelliklerinin akustik konfor koĢullarını sağlaması önemli bir etkendir. Bu nedenle çalıĢma kapsamında Mehmet Akif Ersoy Camii‘nin mevcut akustik özellikleri değerlendirilmiĢ ve sonrasında akustik düzenleme önerisinde bulunulmuĢtur. Akustik açıdan mekanların ergonomik olarak optimum koĢullara uygunluk durumları sesin nesnel parametreleri üzerinden değerlendirilmektedir. Bu çalıĢma kapsamında Mehmet Akif Ersoy Camii için sesin nesnel parametreleri Odeon Version 10.1 bilgisayar programı aracılığıyla elde edilmiĢtir. ÇalıĢma kapsamında sesin nesnel parametrelerinden; Reverberasyon Süresi (RT), Erken DüĢme Süresi (EDT), Netlik (C80), Belirginlik (D50), Sesin Ġletim Endeksi (STI) değerlendirilmiĢtir. Optimum değerler dıĢında kalan değerleri optimum düzeylere getirmek için yüzey malzemelerinde değiĢiklik yapılarak bir düzenleme önerisi hazırlanmıĢ, düzenleme önerisine göre simülasyon tekrarlanmıĢtır. Düzenleme sonrası elde edilen simülasyon sonuçları da incelenerek yapılan düzenlemenin akustik performansa etkisi değerlendirilmiĢtir.
Dil becerileri ile okuma geliĢiminin birbirlerine paralel olduğu düĢünüldüğünde, iĢitme engelli öğrencilerin sınırlı dil performanslarından dolayı, okuma becerilerinde de baĢarısızlıklar yaĢamalarının doğal bir sonuç olduğunu söylemek mümkündür. ĠĢitme engelli bireylerin sınırlı okuma performansları ile ilgili ortaya çıkan bu durumun, gerek ulusal gerekse de uluslararası alanyazında yapılmıĢ birçok çalıĢma ile desteklendiği görülmektedir (Akçamete 1999; Chamberlain ve Mayberry, 2000; Girgin, 2003; 2005a; 2006; Güldenoğlu, 2012; Marschark ve Harris, 1996; Santana ve Torres, 2003; Traxler, 2000). Alanyazında iĢitme engelli bireylerin okuma süreçlerini inceleyen çalıĢmalara bakıldığında, iĢitme engelli okuyucuların %60‟ının 4. sınıf veya daha düĢük seviyede okuma ve okuduğunu anlama performansına sahip olarak okul hayatlarını tamamladıkları belirtilmektedir (Allen, 1986; Chamberlain ve Mayberry, 2000; Holt, 1993; Holt, Traxler ve Allen, 1996; Marschark ve Harris, 1996; Traxler, 2000). Bu araĢtırmada iĢiten ve iĢitme engelli (koklear implantlı ve iĢitme cihazı kullanan) öğrencilerin sözcükleri anlamsal olarak iĢlemleme performansları karĢılaĢtırılmıĢtır. ÇalıĢma grubunu 32 iĢiten ve 69 iĢitme engelli (34 cihaz kullanan, 35 koklear implantlı) olmak üzere toplam 101 öğrenci oluĢturmuĢtur. Katılımcıların tümü 3. ve 4. sınıf düzeylerinde öğrenim gören öğrenciler arasından seçilmiĢtir. Uzmanların görüĢ birliğine vardığı 48 sözcük çiftinden (24 tanesi iliĢkili iki sözcük çifti, 24 tanesi iliĢkisiz iki sözcük çifti) oluĢanbir iĢlem ile veri toplanmıĢtır. Elde edilen veriler tek yönlü varyans analizi kullanılarak analiz edilmiĢtir. Analizler sonucunda;okuyucuların toplam anlamsal sözcük iĢlemleme tepki hızı performansları açısından bakıldığında iĢiten okuyucular iĢitme cihazlı okuyucularla sözcükleri anlamsal olarak benzer hızda, implantlı okuyuculara göre ise daha hızlı olarak iĢlemledikleri görülmüĢtür. Toplam anlamsal sözcük iĢlemleme doğruluk oranı açısından ise iĢiten okuyucular iĢitme cihazlı ve koklear implantlı okuyuculardan daha iyi performans gösterdikleri bulunmuĢtur. Ayrıca koklear implantlı okuyucularla iĢitme cihazlı okuyucuların hem tepki hızı hem de hata oranları açısından benzer performans gösterdikleri bulunmuĢtur. Okuyucuların farklı anlamsal kategorilerdeki (niteliksel iliĢki, bağımlı iliĢki ve kategorik iliĢki) sözcükleri iĢlemleme becerilerine bakıldığında isesözcükleri, anlamsal kategorilere bağlı kalmadan benzer tepki hızları ve hata oranları ile iĢlemledikleri görülmüĢtür. ĠĢitme engelli okuyucuların (koklear implantlı ve iĢitme cihazlı okuyucular) cihaz ve implant kullanma yaĢlarına göre sözcükleri anlamsal olarak iĢlemleme becerilerine bakıldığında ise, hem tepki hızı hem de doğruluk oranlarına göre anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüĢtür.
Bu araştırma, 2014 ve 2015 yıllarında Çanakkale ekolojik koşullarında ‘Yalova Çekirdeksizi’ üzüm çeşidinin yazlık sürgünlerinde farklı seviyelerden yapılan tepe alma uygulamalarının üzüm ve yıllık dal verim ve kalitesine etkilerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. ‘Yalova Çekirdeksizi’ üzüm çeşidi ‘5BB’ anacı üzerine aşılı, 3,0 metre x 1,5 metre aralık ve mesafede dikilmiş olup, tek kollu sabit kordon terbiye sistemine göre terbiye edilmiştir. ‘Yalova Çekirdeksizi’ üzüm çeşidinin yazlık sürgünlerinde, tane tutumunun ardından (Haziran ayı başı) 3 farklı tepe alma uygulaması gerçekleştirilmiştir. Bunlar; KSTA: Kısa seviye tepe alma NSTA: Normal seviye tepe alma, USSB: Uzun seviye sürgün bırakma uygulamalarıdır. Farklı tepe alma uygulamaları neticesinde ortalama üzüm veriminde önemli bir farklılık tespit edilememekle birlikte ortalama salkım ağırlığı, salkım sıklığı, salkım eni, salkım boyu, tane eni, tane rengi (L, Chroma ve Hue değerleri), %SÇKM, %asitlik, pH, olgunluk indisi, budama odunu ağırlığı ve yıllık dal çapı parametrelerinde önemli farklılıklar belirlenmiştir. USSB uygulamasında; salkım uzunluğu artışıyla birlikte, aynı tarihte hasat edilen üzümlerdeki olgunluk indisi (%SÇKM/%asitlik) değeri, diğer uygulamalara kıyasla önemli seviyede yükselmiştir. KSTA uygulamasında; ortalama salkım ağırlığı, salkım sıklığı, salkım eni ve tane eni parametreleri diğer uygulamalara kıyasla yüksek, budama odunu ağırlığı ve yıllık dal çapı parametreleri ise düşük bulunmuştur. NSTA uygulaması; birçok parametre için ortalama sonuçlar oluşturmuştur. Yapılan farklı uygulamalar ‘Yalova Çekirdeksizi’ üzüm çeşidinin ortalama üzüm veriminde önemli bir değişiklik meydana getirmediğinden, bu üzüm çeşidinde erkenciliğin amaçlandığı yıllarda USSB, daha geç tarihte hasat isteği ile birlikte salkım ve tane kalitesinin amaçlandığı yıllarda ise KSTA uygulamasının yapılması önerilmiştir.
İçten yanmalı motorların enerji ihtiyaçları genellikle fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. Fosil yakıtların gün geçtikçe tükenmelerine rağmen biyogaz yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Bu çalışmada dizel yakıt miktarının dizel-biyogaz çift yakıtlı motorun egzoz emisyonlarına etkisi incelenmiştir. Deneyler dört zamanlı, dört silindirli, su soğutmalı, turbo şarjlı, Common Rail bir dizel motorda gerçekleştirilmiştir. Motorun orijinal ayarlarında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Çift yakıtlı çalışmalarda motorun enerji ihtiyacının 20%, 30%, %40 ve %50’i dizel yakıt ile karşılanmıştır. Deneylerde motor devri 1750 d/d’da sabit tutulurken motor yükü ve 40 Nm, 60 Nm ve 80 Nm arasında değiştirilmiştir. HC, CO2 ve NOx emisyonları dizel yakıt miktarının artışına bağlı olarak azalırken is emisyonu artmıştır. Biyogaz miktarının artması hem ön karışımlı yanma fazında yanan yakıt miktarını hem de NOx emisyonlarını arttırmıştır. CO2 ise yakıt hava karışımını seyrelterek HC emisyonlarını yükseltmiştir.
Sporcuların performansları, sezon boyunca devam eden ağır antrenman ve başarı kaygısının baskısı altında müsabakadan müsabakaya değişebilmektedir. Sporcunun performansında yaşanan bu dalgalanmaları en aza indirebilme konusunda spor psikolojisinden alınan yardım sporcunun psikolojik dayanıklılığını arttırma konusunda önemli bir bileşendir. Bu araştırmanın amacı elit sporcularda psikolojik dayanıklılığın çeşitli değişkenler açısından incelenmesidir. Araştırma elit sporcuların psikolojik dayanıklılık düzeylerini tanımlaması bakımından betimsel tarama modelinde bir çalışmadır. Araştırmada elit sporcuların psikolojik dayanıklılıklarını belirlemek için Friborg ve arkadaşları tarafından (2005) geliştirilen, Basım ve Çetin (2011) tarafından Türkiye’ye uyarlaması yapılan Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ve kişisel bilgilerin toplanması için araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Araştırma verileri 85 erkek, 62 kadın olmak üzere farklı branşlarda toplam 147 milli sporcudan toplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 21.00 istatistik paket programı kullanılmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü varyans analizi, korelasyon ve regresyon analizi istatistiki teknikleri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elit sporcuların psikolojik dayanıklılıklarının sporcuların branşına, doping kullanma eğilimine, kendisiyle içsel konuşma yapıp yapmama durumuna göre değiştiği; sporcunun yaşına, spor deneyimine, sigara ve alkol kullanma durumuna göre ise değişmediği bulunmuştur.
Jeotermal sahalar, su sıcaklıklarına göre yüksek-orta ve düşük sıcaklıklı alanlar olarak sınıflandırılmaktadır. Yüksek sıcaklığa sahip jeotermal alanlarda su sıcaklığı 150°C'den yüksektir. Orta derecede sıcaklıklı sahalarda su sıcaklığı 70°C ila 150°C arasında değişirken; düşük sıcaklıklı sahalarda su sıcaklığı 20°C ila 70°C arasında değişmektedir. Jeotermal sahalardaki suların sıcaklık derecelerinin artışına bağlı olarak, suların kullanım alanının çeşitliliği de o oranda artmaktadır. Önemli fay zonları üzerinde yer alan Erzurum ilinde birçok jeotermal alan bulunmaktadır. Bu çalışmada Erzurum ili sınırları içerisinde yer alan; Aziziye (Ilıca), Erzurum-Dumlu, Hamamderesi, Pasinler (Hasankale), Köprüköy (Deliçermik), Çat (Hölenk ve Köseler), Tekman, Olur (Ilıkaynak), Horasan-Hızırilyas köyü Jeotermal Sahaları çalışma sahası olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda termal alanların yer yüzeyi sıcaklıkları uydu görüntüleri kullanılarak tespit edilmeye çalışılmış, Landsat ve MODIS platformlarına ait uydu verilerinin çeşitli bantları kullanılarak Yer Yüzey Sıcaklıkları (YYS) hesaplanmıştır. YYS modeli, birçok çevresel parametreyi ve bunlar arasındaki ilişkiyi anlama için etkili bir yöntemdir. YYS verilerinin oluşturulmasında split-window (sw) algoritması kullanılmıştır. Böylelikle Erzurum ili sınırları içerisinde yer alan 9 adet lokaliteye ait jeotermal sahanın YYS verileri hesap edilmiştir. Bunun sonucunda, Erzurum ilindeki termal alanlar sıcaklıklarına göre tasnif edilmiş ve bu alanların uygun değerlendirilme şekli konusunda ilgili kurum ve kuruluşlara öneriler sunulmaya çalışılmıştır.